Engin Hepileri Söyleşi Katil Joe Oyunu

Engin Hepileri de kendi tiyatrosunu kuranlar kervanına katıldı. tiyatro.in vesilesiyle buluştuğumuz oyuncu, "Sanat siyasi olmadan politikliği kaldırabilir. Zaten öyle de olmalıdır bence" diyor.

Haber: İPEK İZCİ -ipek.izci@radikal.com.tr / Arşivi


“Ben, evet bu filmi çok önemli bir yere koyuyorum; çok değerli bir insanın anısı canlanacak. Öyle bir adammış ki, çok büyük şeyler söylerken hiçbir şey söylemiyormuş gibi... Elinde sigarası, arkadaşlarıyla konuşurken memleketi kurtarabilecek dört cümle söyleyiveriyor arka arkaya. Bir dinlense Kazım, hop kalkarız ayağa!” Engin Hepileri, Kazım Koyuncu’yu canlandıracağı ‘Yağmur-Kıyamet Çiçeği’ filmini böyle anlatıyor. Güneşli bir kış sabahı, mahallesi Moda’da buluştuğumuz Hepileri’nin gündemi şu aralar bir hayli yoğun. Yakınlarda çekimlerde başlayacağı filmine hazırlıkları süredursun, ‘İntikam’ dizisi ve ‘Oda ve Adam’ oyununda rol almaya devam ediyor. Ayrıca artık ‘Katil Joe’ oyunuyla da sahnede. Para için annesi öldürtmek isteyen Chris’in dedektif Joe’ya başvurmasıyla başlayan oyunda, herzaman nakit çalışan Joe, kurallarında bir seferlik bir değişiklik yaparak Chris’in kızkardeşi Dottie’yi ‘teminat’ olarak alyor ve işler sarpa sarıyor. Ev ve ahlak kavramları tartışan bu oyunu sahnelemek için tiyatro kuran Hepileri, Tiyatro.in’i anlatıyor…
Soyadınızın hikâyesi nedir?
Soyadı kanunu çıkınca, dedem nüfus memurundan İleri soyadını istiyor. Ama bu soyadını çok kişi alınca, memur “Abi seninkini başka bir şey yapalım” diyor. Dedem de Hepileri’de karar kılıyor.
Manifesto gibi...
İlginç bence ama iyi mi, kötü mü bilemiyorum. İnsanların isimleri, soyisimleri hayatlarını etkiler derler ya... Gereksiz iddialı bana sorarsan.
Mesleğinizin kaçıncı yılındasınız?
Profesyonel olarak ilk kez 14 yaşımda Devlet Tiyatrosu’nda sahneye çıktım. Yani 22 sene oldu.
O zaman soyisminizle örtüşüyorsunuz?
Evet, hepileri olmuş (Gülüyor).
Bu 22 seneye dışarıdan bakabiliyor musunuz?
Tabii.
Ne görüyorsunuz?
Çizdiğim yolda bir problem olmadığı görüyorum. Ciddi bir tecrübe geçirdim; konservatuvar ve yüksek lisans, Kenter Tiyatrosu’nda 30’a yakın oyunda değişik görevlerde bulundum. Dekorla da ilgilendim, ışığıyla, organizasyonuyla da... Hayatımın o kısmı güzel geçti. Tiyatro kurma hayaliyle yanmıyordum ama ‘Katil Joe’, benim hayalimdi. Bunu yapabilmek için de tiyatro kurmam lazımdı. Tiyatro.in’i kurdum ama tiyatro.in’in geleceği için uğraşmayacağım ben.
O neden?
Kendim için uğraşacağım çünkü. Benim artık tiyatrom var, başkasının tiyatrosunda oynayamam durumunda değilim. Tiyatro.in varolsun diye tiyatro yapmam.
‘Katil Joe’da sizi tiyatro kuracak kadar etkileyen ne oldu?
Çok iyi bir sistem eleştirisi. Şu anda Türkiye ’nin haliyle ilgili söylediği çok önemli şeyler var. Bir Amerikan ailesinden bahsediyor olabiliriz ama gündeme bakınca, görülür: Sen de bir Amerikalı oldun aslında! Kimin kimi yönettiği de ortada. Onların sistemini benimsemiş, onlar gibi olmuşsun. Ben bu oyun vesilesiyle Türk seyircisine diyorum ki; “Bu bir Amerikan ailesi ama devam edersen, senin de sonun böyle. Karar ver!”
Metindeki ensest ve aile içi şiddet öğelerini düşünürsek, aynı evin içinde yaşamanın bir topluluğu aile yapmaya yetmediğinin altı çiziliyor. Ve TV’nin önlenemez şekilde hayatımızda yer ettiği gerçeği hatırlatılıyor.
Sahnedeki TV’nin evin duvarlarına yansıtılması tam da bunu vurgulamak içindi. İhtiyacımız olan sadece bilinç. TV mi seni kullanacak sen mi TV’yi kullanacaksın? Bunu sana küçükken annen-baban öğretecek tabii… Diyecek ki “Bu, izlemek istediğin zaman izleyeceğin, boş zamanında kesinlikle açık kalmaması gereken ciddi bir tehlike bizim evimizde. Çünkü her hükümet, her irade medyayı kullanmak ister. En büyük gücüdür.” İlginç bir istatistik öğrendim: İzleyici, TV’de var olan şeylerin duygularını algılıyor. Diyelim ki bir siyasi çıkıyor, konuşma yapıyor ama aslında onun ne konuştuğu dinlenmiyor.
Yani izleyici, sözleri değil duyguları mı algılıyormuş?
Evet. Sadece yüzde 9’luk küçük bir kesim, TV’de gördüğü insanın ne söylediğiyle ilgileniyor. Gerisi, onun hareketi, duruşu, aksiyonu ve o anki tepkisiyle ilgileniyor. Halbuki bizim için ne söylediği önemli olmamalı mı? İşte bunu TV yapıyor! “Bu yayımlansın, bu yayında bu konuşsun, bu bu konuyu konuşsun, böyle konuşsun” diyen birileri var. Üstelik şimdi her bir kanalın bir politik duruşu var. Demek ki TV hayatımızda çok önemli bir yere sahip.
Buradan yola çıkarak…
Buradan yola çıkarak aile yapısına geliyorum. Bir süre sonra TV’nin gösterdiklerini uygulamaya başlıyorsun. “Kadın bunu yapar, bunu yapamaz; erkek yeri geldiğinde bunu yapabilir” gibi şeyler söylendikçe, bir bakıyorsun ki savunduğun köklü aile sistemini sen kendi ellerinle kırıyorsun. TV olmadan önce de aile vardı. Neden TV geldikten sonra aile içi şiddet arttı? Bunların hepsi popüler kültürün yansımaları. Biraz da sevgisiz büyüyoruz galiba biz… Bütün bu etkenler, dışarıdaki bu acımasızlık, sokaktaki bu birbirimizi ezme hali yüzünden... 4-5 yaşında okula gitmeye başladığında başlıyoruz insanları ezmeye. Bütün bunları korumanın tek yolu aile. Ama annenden, babandan, kardeşinden sevgi bulamıyorsan, o zaman müthiş bir yalnızlığa gidiyorsun. Aynı Katil Joe gibi.
Katil Joe, polis, dedektif ve seri katil. Dottie üzerinden bir çıkarı var ama bir yandan da ona naif bir sevgi duyuyormuş gibi geliyor bana. Sizce?
Biz de buradan yola çıktık aslında. Bu adam aslında sistemin ta kendisi. Ne zaman, nerede olacağı, sana ne yapacağı belli değil. Ama bildiği bir şey var ki o da sevgiye ihtiyacı olduğu gerçeği. Dottie, hem çocuk hem kadın, hem kocaman bir insan hem bir bebek. Her şey aslında o… Sevginin karşılığı belki de.
Hikâyede söylenmiyor, Katil Joe’yla Dottie’nin geleceği nasıldır sizce? O naif ilgi Joe’nun cinayet işlemeyi bırakmasına neden olur mu? Şiddetinin dozajı düşer belki?
Dozajın düşmesi bizi kurtarmaz çünkü iki gün sonra yeniden artabilir. Bir ümidiniz olmasın, bu sistem bizi yemek üzerine kurulu.
Haklısınız ama biraz fazla umutsuz değil misiniz?
Sen çok mu mutlusun yani ülkenin halinden? Sana yapılan şeylerden, kandırılmaktan; hangi parti olursa olsun verdiğin oyların boşa gitmesinden sıkılmadın mı?
Yeri gelmişken, şunu sorayım: “Hep politika yaptım ama siyasi olmadım” demişsiniz, bu ne demek?
“Hep politik olum ama siyasi olmadım” demiştim aslında. Evet, hep politik oldum. Duruşu olan bir adamım fakat bunun siyasi karşılığı Türkiye’de yok. Bir hayalim var ve bunu gerçekleştirmek için parti kurmuyorum. Bildiğim bir şey var ki sanat aslında siyasi olmadan politikliği kaldırabilir. Kaldırmanın da ötesinde, öyle de olmalıdır bence.
Bunu açar mısınız?
Bir fikrin, bir duruşun olmadığı sürece sanat yapmanın mantığı yok. Ben bu sisteme karşı çıkarım, çıkmak için de sanat yaparım ama söyleve geçmem. Bu sanatı da belli bir duruş sergileyerek yaparım. Derim ki “tiyatro.in’in ilk oyunu ‘Katil Joe’, sebebi de şu anda Türkiye’nin bulunduğu durum yani bu küçük Amerika’nın ileride gideceği hal. İnsanların üzerine basmaya, kızlı-erkekli diye konuşmaya, ahlakı kafanıza göre değerlendirmeye devam ederseniz, bu ahlak gelir iki gün sonra sizi vurur...” Ki vurdu...
Dediniz bile. Peki, tiyatronuzun adı neden ‘in’?
İn, yabani hayvanların barındığı küçük kovuk ve biz, tiyatrocular olarak aslında hep hayvani dürtüler kafasındayız. O yabani hayvan durumunu severim çünkü onun hiçbir şeyi güdülmemiştir. Onun girdiği yer de benim için tiyatrodur. Aynı zamanda ismimin içinde bir in’in olması çok güzel. Bencilce ama güzel (Gülüyor). ‘Katil Joe’ için bir şey yapmam lazımdı ama Hepileri Tiyatrosu da kurmak istemedim açıkçası. Kulağa güzel gelmiyor.
‘Katil Joe’, 27 Ocak ve 3-4-24 Şubat’ta; ‘Oda ve Adam’ ise 10 Şubat’ta Moda Sahnesi’nde!

Popüler Yayınlar